Azərbaycanda türk şeirinə həmişə böyük maraq və sevgi olub. Türk şairlərindən klassikə çevrilmiş təkcə Nazim Hikmət, Orhan Veli, Necip Fazıl Kısakürek deyil, Küçük İskender, Ali Lidari kimi yeni şairləri də hər birimiz tanıyır ve sevirik.
Amma türk şeiri, tükr şairləri bunlarla məhdudlaşmır. Hazırda dünyanın müxtəlif yerlərində yaşayıb-yaradan şairlər də var. Parisdə də bir neçə türk şair yaşayır. Onlardan bəzilərinin şeirlərini orijinalda təqdim edirəm.
Atilla Ate
Sığ Sulardakı Vurğun
Çekilirsen damarlarımdan
vurğunlar yer yüreğim / üşürüm
Yak
Güneşinden daha fazla yanayım
rüzgârına savrulsun külüm
Al beni
kat gözyaşı sellerine
kasırgan/sevdan olayım
Dizelerine sığdır şiirlerin
bir ucuna de dünyanın/yürürüm
Yürüdüğün yollara yaz beni
üzerimde aşklar yürüsün
Yeşersin baharım
çürümüşken kuru yaprak misali
Bir zemheri ayında
sat beni zindan gecelere
Yastığına al
bir dirhem rüyan olup gözlerinden akayım
kanat beni
karda açan karanfiller kıskansın
sürgünlere gönder gözlerinde
ben deli/ben divanen olayım
Firavunlara anlat
mermerlere çizsinler beni
tapınakları süslesin heykellerim
Unuttursun bana
her med-cezirde savrulup giden
bir bedende hapsolduğumu
Gitme
Gidersen vurğunlar yer yüreğim
Yağsın yağmurların
Yağmalansın bedenim...
Olsun
En fazlasından ölürüm
Hadan Ağırdağ
Bu gece hava Ağustos…
Dışarıda,
Uzak yalnızlığımda tatilcilerin izleri,
Bu gece hayat tek başına…
Gitarlar soloda bu gece,
Kanal boylarında öpüşen
Tek tük yalancılar.
Bu gecenin yarınında iş yok;
Sevdiğim sevdiğinde olmalı.
Annem beni merak etmiştir bu gece…
Bu gece tartışnasızım
Sol sızım…
Uykusuzum…
Bu gece tanrısızım,dostsuzum
Yazısızım bu cümlede…
Bu gece it gibi sarhoş,
Bulut gibi vatansızım
Baküni’ni takılıyorum yani…
Anlayacağın yine sensizim
Aynasız ve dağınığım…
Bu gece hava Ağustos,
Dalgınım…
Sami Dündar
Şiirler De Değişir
Tüm şiirleri değiştirdim
Hepsinden çıkarıp sevgiyi
İhaneti ekledim
Baktım ki
Değişen bir şey yokmuş aslında
Onlar
Kelimeler ki
Birer lekeymiş hayat sayfasında
Şimdi gelsen tekrar geri
Bir ölüyle sevişeceksin
Hangi şiiri değiştirsen
Küllerime kül ekleyeceksin
Bakma arkana üzülürsün
Önüne giden hayata da
Eskisine olduğu gibi
İhanet ya da
Boş vermişlik yapma da
Belki düşmeden
Ve hatta düşürmeden
Belki küllerimin üstünde
Nerede olduğunu bilmeden
Hafifçe gülümseyebilirsin…
Üzülme sen gülüm beni dert etme
Kimsenin derdi olmak değil maksadım
Yok say hesaplarında beni
Başka bir şekle formülle…
Ardında bıraktığın kimseler
Kızmasınlar doye sana
Renkli mürekkep kullanıyorum
Işıltılı laflar bulup her seferinde
Bur bir hepsini kandırıyorum
İşte böyle bir yalanla gülüm
Seni sevmelerini sağlıyorum…
Sevmek dedim de aklıma geldi
Şimdilerde bu kelimeyi
En terbiyesiz biçimde
Sözlükten çıkarıyorum
Artık
Seviyorum diyene de
Sevgiliye de
Hiç ama hiç inanmıyorum…
***
Elini çek kızıma dokunma
Çocuk yaşta o daha yok mu utanman
Yaşayan bir ölü artık minicik beden
Affetmez seni canı böyle yanarken
Asla temizlenemez baki kalır leke
Ahlaksızın dik alası işte azgın teke
Azrail’in avucunda yazılı ismin hürmetine
İnsan doğasında yok böyle bir töre
Ona evlilik değil evcilik yakışır
Ölsen de bu günah yakana yapışır
Hayattaki yerini bil soysuz
Yalansız komple insanlıktan yoksun
Görmezden gelme karanlığa iteni
Bana ne dersen batar bu günahın dikeni
Sessiz kalmak üstelenmektir bu vahşi suçu
Er ya da geç sana da batar bunun ucu
Çocuğa cinsel istismar insanlık ayıbı
Vicdanınız yok mu durdurun bu kıyımı
Kader değil töre değil cehalet
Polis jandarma savı hakim duyun ha
Cezasın verin çocuktan gelin olmaz
Ananı bacını kızını getir aklına
Küçüğe el uzatmak yok kitabımızda